YESRİP


Join the forum, it's quick and easy

YESRİP
YESRİP
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

YESRİP ×÷)(»๑۩۞۩๑: ﷲ ×÷·.·´¯`·)» doğru yerdesiniz kardeşliğin buluştuğu mekan «(·´¯`·.·÷× ﷲ :: ๑۩۞۩๑«)(÷×


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Dil Belâsı ve İffet

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Dil Belâsı ve İffet Empty Dil Belâsı ve İffet Ptsi Ara. 22, 2008 7:21 pm

e.ubey

e.ubey
{{{~Yönetici~}}}
{{{~Yönetici~}}}

İmam Buhârî'nin Sahih'inde rivayet ettiği bir başka hadislerinde Allah Resûlü, şöyle buyurmaktadırlar:

مَنْ يَضْمَنْ لِي مَا بَيْنَ لَحْيَيْهِ وَمَا بَيْنَ رِجْلَيْهِ أَضْمَنْ لَهُ الْجَنَّةَ

"Kim bana, iki çene ve apış arası mevzuunda söz verir, kefil olursa, ben de ona Cennet için kefil olurum"[47]

Bunu söyleyen, Allah Resûlü'dür O, bir insanın neye kefil olup neye olamayacağını herkesten iyi bilir Cennet'e kefil olacağını söylüyorsa, mutlaka olacaktır Zira, kardeşim deyip bağrına bastığı Osman b Maz'ûn gibi bir sahabi hakkında birinin, "Cennet kuşu oldun gittin" gibi sözler sarf etmesine karşı çıkmış ve "Ben, Allah'ın Resûlü olduğum hâlde nasıl bir muamele göreceğimi bilmiyorum, sen onun Cennetlik olduğunu nereden bildin?"[48] demişti

Demek oluyor ki, ağzına ve apışarasına sahip çıkacağına dair söz veren ve verdiği sözde duran bir insana, Allah Resûlü Cennet sözü verirken, bunu heva ve hevesine göre söylemiyor Mutlaka Cenâb-ı Hakk'ın bu mevzuda bildirdiği bir şeye binaen böyle bir vaadde bulunuyor

Zaten O, hiçbir zaman Cenâb-ı Hakk'ı kendi heva ve hevesine göre konuşturmadı Böyle bir sukuttan O her zaman muallâ ve müberra bulunmaktadır Öyle ise dedikleri, ayn-ı hak ve hakikattir, vaad ettiği de günü gelince muhakkak olacaktır

Eğer sen, iki çene arasındaki dilini koruyabilir ve apışaranı muhafaza ile iffetli yaşayabilirsen, hiç tereddüt etmeden söylüyorum ki şayet ahirette, zebaniler seni derdest edip Cehennem'e doğru götürecek olurlarsa, avazın çıktığı kadar bağırıp, Resûlullah'ın sana kefil olduğunu haykırabilirsin Senin bu sadâna: Hz Muhammed Mustafa'nın (sallallâhu aleyhi ve sellem) şefaat ve kefaleti bir imdat olarak yetişecektir

Konuşmak Bir Nimettir

Aslında insanın ağzı, beyan nimetine mazhar, değer ve kıymeti ölçülemeyecek kadar büyük bir uzuvdur Ancak böyle mübarek bir uzuv, kötüye kullanıldığı takdirde, insanı helâkete, felakete götüren en zararlı bir alet hâline gelir ve onu mahveder Ağız ki, insan onunla Cenâb-ı Hakk'ı tesbih ve takdis eder Mârufu emir, münkeri nehiy ağızla yapılır İnsan ağızla, kâinat kitabını ve onun ezelî tercümesi olan Kur'ân'ı tilâvet eder, âyât-ı beyyinâtı ağzıyla okur ve başkalarına anlatır Bazen, inanmayan bir insanı, ifade ve beyanı vasıtasıyla imana getirir böylece üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlı bir iş yapmış olur ve insan, ağzıyla a'lâ-yı illiyyîne çıkar, sıddîkiyetin zirvesine taht kurar

Ancak aynı ağız, insanın felaketini de hazırlayabilir Bütün küfür ve küfrana vasıta ağızdır Allah'a ve O'nun şânı yüce Nebisi'ne ağız dolusu sövenler, bu iğrenç günahı ağızlarıyla işlemektedirler Yalan, gıybet, iftira hep ağızla yapılır ve insan ağızla, Müseylime'nin yalan çukuruna düşer

İşte Allah Resûlü, sadece bir kelime söylüyor, bir uzva dikkati çekiyor işte bu tek kelimede, daha yüzlerce dile getirilmemiş hakikat ve bizim bir nebze işaret ettiğimiz hususlar bütünüyle matvî bulunuyor "Ağzı meşru dairede kullanın ki, ben de size Cennet'i söz vereyim" diyor Bu, "Ağzınızı kapayıp bir köşede oturun" demek değildir; meşru dairede kullanın demektir

Konuşmada Edep

Allah Resûlü, mahrem uzvun adını söylemiyor onun yerine iki bacak arası tabirini kullanıyor Bu, O'nun yüce edebinin bir tezahürüdür Zaten O, her zaman bizler için, gayet tabiî ve fıtrî olan şeyleri ifade ederken dahi, öyle kendine has derin bir edep içinde olmuştur ki, bazılarımızca en sevimsiz gibi görünen şeyler dahi, birden insanın gözünde sevimli birer tablo hâline gelivermiştir O; ahlâk, karakter, seciye ve tabiatıyla güzelliklere programlanmış bir insandı

İşte bak, insanlar arasında zikri utandırıcı olan bir uzuv zikredilecekken, Allah Resûlü, kendine has güzellik içinde bu uzva telmihte bulunuyor, "iki bacak arası" tabirini kullanıyor Ne diyeyim, "Güzellere peyrev olan elbet güzeldir"

Apışarası

Apışarası çok mühimdir Hz Âdem'in Cennet'ten çıkmasına vesile memnu meyve, onun karşısına bu buudda çıkmıştır Şu anda âyetin uzun uzadıya tahlili mevzumuz dışı olduğundan bu hususa temas edemeyeceğim Ancak iki bacak arasının ehemmiyetine dikkat çekmek için bu kadarcık bir işarette bulunup geçeceğim

Neslin devamı bu yolla olduğu gibi, zina ve fuhuşla, neslin harap olması da yine bu yolla meydana gelmektedir Zira onun suiistimaliyle soy-sop birbirine karışır ve bütün hukuk sistemlerinde korunması gereken hususların en önemlileri bu sebeple yıkılır gider

Kim kimin babasıdır? Kim kime miras bırakacak, kim kimden hak talep edecektir? Aile nasıl korunacak, millet nasıl ayakta duracaktır? Bütün bu ve benzeri sorular ancak apışarasında iffetli olmaya bağlıdır Afîf insanlar ve bu insanlardan meydana gelmiş cemiyetler, kendi iç yapılarını kıyamete kadar devam ettirirlerken; zina ve fuhuş bataklığına gömülen fert ve milletler, mevcudiyetlerini bir batın öteye dahi götüremezler

Esasen her mevzuda olduğu gibi bu mevzuda da helâl dairesi geniştir ve keyfe kâfidir Harama girmeye hiç lüzum yoktur İnsandaki o arzu, en güzel şekilde helâl dairesinde de tatmin edilebilir Onun içindir ki, Allah Resûlü:

تَنَاكَحُوا تَكْثُرُوا فَإِنِّي أُبَاهِي بِكُمُ اْلأُمَمَ "Evlenin, çoğalın Zira ben sizin çokluğunuzla (diğer) ümmetlere karşı iftihar ederim"[49] buyuruyor Zira Allah Resûlü, diğer ümmetlere karşı kendi ümmetinin çokluğu ile övünecektir O'nun ümmeti, o kadar çok olacaktır ki, diğer ümmetler ona nisbeten gölgede kalacaktır İşte ümmetin bu kadar çoğalması, yine apışarasına bağlıdır Evet o neticeye de ancak bu yolla varılır Nesepsizler de, nesep üstü nesebe sahip olanlar da hep o yolla gün yüzüne çıkmaktadır Ve orası, iki zıdda da açık böyle münbit bir arazidir

İnsanın bu mevzuda helâl yol arayışı ona bir vacip sevabı kazandırır Allah Resûlü, ashabına bu hususu açıklayınca, sahabi hayretle, bunun nasıl olacağını sordu Allah Resûlü de tebessüm ederek şu cevabı verdi: "Eğer helâl yolla olmasa idi, haram olmayacak mıydı"[50] Haramı terk ise vaciptir Öyleyse helâl yolla mübaşeret insana vacip sevabı kazandırır

Düşünmeli ki, dış yüzü itibarıyla sözü edilince insanları utandıran bu mevzu, nebilerin dahi gelip geçtiği bir yoldur Eğer Hz Âdem'e böyle bir duygu verilmeseydi, Kâinatın İftihar Tablosu olan Hz Muhammed Aleyhisselâm nasıl vücuda gelecekti? Demek ki, o memnu meyvenin asıl gayesi ve hakikî illeti, Efendimiz'i semere vermesiydi

"Eğer Hz Âdem, o memnu meyveye el uzatmakla, Hz Muhammed Aleyhisselâm'ın dünyaya gelmesi arasındaki münasebeti bilseydi, değil el uzatmak, o ağacı köküyle yerdi…" sözünü coşkun bir vaizimizden dinlemiştim

Amûdî Vilâyet

Bilhassa burada çok önemli bir hususa dikkatinizi istirham edeceğim: Allah Resûlü, iki çene ve apışarası hakkında söz verene, Cennet'i vaad ediyor Cennet'le müjdelenen müstesna kametler malum demek onların dışında da bazı kimseler ihraz ettikleri makam ve kazandıkları kurbiyet haysiyetiyle böyle bir mazhariyeti elde etmiş oluyorlar Buradaki mazhariyet, ağız ve apışarasını korumanın zorluğundan geliyor ve mümkün de; zira, şehvetin bütün vücudu sardığı, benliği kavrayıp ruhu sarstığı bir anda, hatta iradenin gevşeyip fenalığın her türlüsüne açık hâle geldiği bir zamanda, Hakk'ın hatırı için insanın kendisini frenlemesi o kadar önemlidir ki; insanın amûdî olarak zirveleşmesine vesile olabilir ve böyle bir amele muvaffak olan insan, elbette Allah Resûlü'nün kefaleti altına girip Cennetlere uçabilir

Evet, ısrarla söylüyorum; nefsinin taşkınlıklarına gem vurabilen, onun her türlü fenalığa açık olduğu demlerde onu zapturapt altına alıp günahlara girmekten alıkoyan ve onlara karşı hep sabırla direnen, hatta bu gibi zaaflara karşı durmadan tahşidat yapan bir insan, başkasının senelerce bir posta oturup postnişinlikle elde edeceği füyûzatı bir anda elde edebilir Yine bu, bir başkasının her gece kıldığı bin rekât namazın ona kazandıracağından daha fazlasını hem de bir anda kazandırabilir Kazandırır ve dikey olarak velilik noktasına ulaştırır Bunlarla, nafile namaz ve nafile orucun hafife alındığı zannedilmesin onlar, önemli birer kurbet vesilesidir ve hep öyle kalacaktır Biz sadece insanı, insânî kemalâta çıkaracak olan bir diğer vesileyi hatırlatmak istedik

Cenâb-ı Hak'tan dileyelim, bize, beşeriyet itibarıyla, beş-on insan kuvveti versin ve insanı "evc-i kemâlât-ı insaniye"ye yükselme esaslarıyla donatsın ama; her türlü suiistimalatından da muhafaza buyursun!

İnsanın tehlikelere açık bir fıtratla, tehlikelere açık bir zeminde çizgisini koruması çok önemlidir Evet, بِحَسَبِ الْمَغْرَمِ الْمَغْنَمُ fehvâsınca çekilen sıkıntı kadar ganimet ve tehlike ölçüsünde de yükselme mevzuubahistir Ne kadar tehlike zemininde iyi işler görür ve ne kadar uçurum kenarında sorumluluk alırsanız, başarılarınıza da o kadar mükâfat verilir

Biraz daha açalım:

Meselâ, Allah sizin mahiyetinize bazı muzır maddeler koymuş; gazap, kin, nefret ve şehvet gibi Ancak, bunların hiçbirisi, hiçbir zaman size hükmedememiş Aksine siz, daima o müthiş iradenizle onları zapturapt altına almışsınız almış ve bir irade ve ruh insanı olarak yaşamışsınız Farz ve sünnetleri yerine getirmiş kalb ve ruhun derece-i hayatını takip etmiş Cehennem yolunun cazibedâr güzelliklerine takılmamış ve Cennet yolunun zorluklarına katlanarak rabbanîliğinizi korumaya çalışmışsınız ve bir de bakmışsınız ki, nebilerle, sıddîklerle, şehitlerle beraber aynı iklimi paylaşıyorsunuz

Zannediyorum, ahir zamanda, şu bin bir fitne içinde, din-i mübine sahip çıkmaya çalışan şu ikinci diriliş cemaatine, Hz Muhammed Mustafa'nın (sallallâhu aleyhi ve sellem) kemâl-i letâfetle bakmasının arkasında da bu sır vardır Çarşı-pazar, gayya gibi insanları içine çekip eritmesine mukabil, varlıklarını koruyan, direnen ve dişlerini sıkıp dayanan bu insanlar, gerçekten hemen sahabenin maiyyetinde sayılabilirler Sahabe, Allah Resûlü'nün arkadaşları, bunlar da O'nun kardeşleridirler Zira O, asırlar sonra gelecek bu insanlara, kendi yaşadığı devirde iştiyak izhar etmiş, âdeta "Kardeşlerime selâm olsun!" demiştir[51]

Evet, sanki Allah Resûlü, bütün asırlarla beraber, bu asrın insanına da hususî olarak "Kim ağzını ve apışarasını korumaya söz verirse, Cennet için ona kefil olurum" demektedir Bu söz, öyle insanlara söylenmektedir ki, onlar Cennet'e fevkalâde müştak ve arzulu, Allah ve Resûlü'ne kavuşmaya karşı da alabildiğine sevdalıdırlar Ve onlar, Allah Resûlü'nün müjde dolu bu ifadesine muvafık hareket ederek, inşâallah ipi göğüsleme azmi içindedirler

İşte Allah Resûlü, en veciz bir ifadeyle, Cennet'e gidecek yolları bu şekilde izah ediyor ve bu kısacık ifadeyle en ideal fert ve cemiyetin tablosunu resmediyor Bu kadar uzun bir hakikati, bu kadar veciz bir ifadeye sığdırabilmek, acaba Fetanet-i A'zam sahibi olmaktan başka ne ile izah edilebilir Evet, Söz Sultanı ancak O'dur ve "cevâmiü'l-kelim" de O'nun sözlerine denir

[47] Buhârî, rikâk 23
[48] Buhârî, cenâiz 3; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 1/237, 6/436; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 5/139; 9/37
[49] Abdürrezzak, el-Musannef, 6/173
[50] Müslim, zekât 53; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 5/167-168
[51] Müslim, tahâret 39; Nesâî, tahâret 110; İbn Mâce, zühd 36

http://yesrip.yetkinforum.com

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz